Türkçe’ye (Dilimize) Giren Yabancı Kelimeler ve Sözcükler
Dilimize Giren Yabancı Kelimeler ve Sözcükler
GÜNLÜK KONUŞMAMIZDA YABANCI SÖZCÜKLER
Hızla ilerleyen bir teknoloji ve iletişim dönemi yaşadığımız günümüzde, teknolojik gelişmelerin ve iletişim araçlarının dile etkisi tartışılmazdır. Günün büyük bir kısmını televizyon karşısında geçiren çocuklar, yayınlanan dizi ve filmlerdeki konuşma şekillerini evde, sokakta, okullarda aynen uygulamaktadırlar.
Dilimize hızla akın eden yabancı kaynaklı, özellikle Amerikan İngilizcesindeki sözcükler bugün dilimizi bozulma tehlikesiyle yüzleştirmiştir. Bu durum sadece okullarda dil bilincinin verilmesiyle çözümlenebilecek bir sorun olmaktan çok ötededir.
Dil kirliliği ya da dil kirlenmesi dediğimiz olguyu, uzmanlar, “bir dile yabancı dillerden yoğun biçimde dilsel birikimlerin (sözcük, dil kuralı, ek, deyim, terim vb) girmesi olarak tanımlamaktadır. Türkçe’nin son 25 yıllık geçmişine şöyle bir baktığımızda, gerçekten de dilimize özellikle Amerikan İngilizcesi’nden pek çok sözcüğün girdiğini görmekteyiz. Bunların önemli bir bölümünü de terimler oluşturmaktadır: teknik, ekonomik, hukuk, siyaset, kültür, sanat, vb. Bu sözcükler bazen hiç ilgisi olmayan yerlerde saçma sapan kullanılmakta, Türkçedeki değil geldikleri dildeki gibi telaffuz edilmektedirler. Açıkça görülmektedir ki:
- Günümüzde medya ve iletişim araçları toplum üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
- Medya ve iletişim araçları ile Türkçeye giren sözcükler, Türkçenin dilbilgisi yapısında, konuşma ve yazımında anlam karmaşasına, anlatım bozukluklarına neden olmaktadır.
Bazı araştırmacılar Türkçeye yabancı dillerden giren tüm sözcüklerin atılması düşüncesini savunmuşlardır.Bir kısım araştırmacı da yeni sözcük türetilemeyeceğini, Arapça ve Farsçaları dururken, önceden de bunlar kullanılmışken günümüzde de bu karşılıklarının kullanılmasını, bazıları da batı dillerinden giren sözcüklerin Türkçede tam karşılıklarının bulunmadığını, bu sebeple sözcüklerin olduğu gibi alınıp kullanılarak Batı uygarlık düzeyine ulaşabileceğimizi savunmuşlardır.
Bir diğer çözüm ise karşılık üretilebilecek sözcüklere Türkçenin yapım ve çekim eklerini kullanarak yeni sözcükler türetmek, asırlardan beri kullanılagelmiş, “Türkçeleşmiş” sözcükleri de Türkçe olarak kabullenebilmektir.
Yazarlarımızdan Halil Ersoylu ise düşüncelerini şöyle ifade etmektedir: “Gazete, dergi, radyo ve televizyon gibi zaman ve mekân engellerini çok geniş ölçüde aşan, insanlara rahatlıkla ulaşan yayınların, batı kaynaklı kelime ve unsurların Türkçeye taşınmasından benimsettirilmesine kadar bütün oluşumlarda şu veya bu ölçüde pay ve sorumluluk sahibi olduğu açık ve kesin bir gerçektir. Bu araçlar batı kaynaklı kelimeleri taşımış ve yaygınlaştırmıştır. Bu yayınlar, bununla da yetinmeyip kullanıla kullanıla iyice eskitilen, yıpratılan bıktırılan bazı unsurların yerine, çekici ve yönlendirici ifadeler elde etmek amacıyla, yine aynı kaynaklardan başkalarını getirmektedir. Bir kısım özel radyo ve televizyonlar. artan eleman ihtiyacını niteliksiz kimselerden karşılamış, bunlar da başta Amerikan aksanı olmak üzere, değişik ses ve söyleyişlerle dili bozmuşlardır.”
TRT Yayın Planlama Dairesi Başkanı Rıdvan Çongur ise şunları ifade etmiştir:“Türk halkının, televizyon yayınlarını düzenli bir biçimde izleme bakımından Avrupa dahil bütün gelişmiş ülkeleri geride bıraktığını; 3–12 yaş grubu çocukların neredeyse tamamının boş saatlerinin %80’ini televizyon karşısında geçirdiğini, televizyon izleme sıklığının çocuklarda %99 olarak belirlendiğini, televizyon ve radyoların çocuklar için bir okul görevini gördüğünü, anadilin gelişmesinde, Türkçenin söyleyiş biçimlerini kavrama ve öğrenmede en çok etki alanına giren çocukların Türkçeyi televizyondan öğrendiklerini, bu nedenle yayın dilinin büyük önem taşıdığını vurgulamıştır.
Türkçe’de Batı Kaynaklı Sözcüklerin Tarih İçindeki Seyri
Dilimize Giren Yabancı Kelimeler ve Sözcükler
İlk Dönemler
Türkçenin bilinen ilk yapıtlarından olan Göktürk Yazıtlarına (8. yy.) baktığımızda çok arı bir dille yazılmış oldukları görülmektedir. Bu metinlerde Çince birkaç sözcük dışında, yabancı sözcük hemen hemen hiç bulunmamaktadır.
Uygurlardan kalan metinlerin de (az sayıda Sanskritçe sözcük dışında) katışıksız bir Türkçeyle yazıldığı söylenebilir. Daha bu ilk metinlerden Türkçenin kendi kendine yeten bir dil olduğunu anlaşılmaktadır.
Yunus Emre’nin şiirlerinde de sade, katışıksız bir dil görülmekle birlikte o dönemlerde dilimiz İslamiyet’in etkisiyle Arapça ve Farsçanın etkisi altına girmeye başlamıştır.
Selçuklular döneminde Arapça, hem bilim dili hem de devlet dili olmuştur. Öte yandan İran edebiyatının etkisiyle Farsça sözcüklere de kapı aralanmış, bu iki dilin Türkçe üzerindeki baskısı yüzyıllarca sürmüştür.
Eski Türkçenin Göktürkçe evresinde yabancı dil oranı % 1 iken, özellikle Budacı metinlerin çevirisinin yapıldığı Uygurca döneminde bu oran %20’leri bulmuştur. XIII.-XIX. yüzyıllar arasındaki Türk dünyası edebiyat geleneğinde (özellikle Osmanlı, Azeri, Çağatay), gazel, kaside, mesnevi ya da düzyazı türü yapıtlarda Arapça ve Farsça sözcüklerin oranı % 60-80 arasında değişmektedir.
XI. yüzyılda Doğu Anadolu’ya yerleşilmesiyle birlikte Bizans İmparatorluğu içinde yer alan Rum ve Ermenilerden birçok kelime dilimize girmeye başlamıştır. Gemicilik ve ticaretle ilgili birçok kelime, Ceneviz ve Venediklilerle olan ilişkiler sonucu İtalyancadan alınmıştır.
Gerileme Dönemi ve Sonrası
Gerileme döneminin başlamasıyla batı uygarlığı karşısında duyulan hayranlık ve eziklik duygusu, ecnebi dil bilmenin ve bu dillerden kelimeler kullanmanın bir meziyet sayılmasına yol açmıştır. Önceleri batıya ilgisiz kalan Osmanlı Devleti, sonraları Avrupa ülkelerine sefirler yollamaya başlamıştır. Fransa, Almanya ve Rusya’yı anlatan sefaretnamelerde pek çok yabancı kelime geçmektedir.
Kapitülasyonlar dolayısıyla Fransa ile kurulan dostça ilişkiler sonunda bu dilin Türkçe üzerinde ciddi etkileri belirmeye başlamıştır. Tanzimat’tan sonra bile Batı denince çoğunlukla Fransa anlaşılmıştır. Birçok aydın bu ülkenin dil ve kültürü ile yakından tanışmıştır. Bugün bile Batı dillerinden alınan kelimelerin çoğu Fransızcadaki telaffuzuna göre kullanılmaktadır. Tanzimat’a kadar dış ülkelerde beş elçiliği bulunan Osmanlı Devleti, Tanzimat döneminde dokuz elçilik daha açmış ve birçok Avrupa başkentine Türk elçiler göndermiştir.
Diplomatlarımız yalnız yabancılarla yaptıkları yazışmalarda değil, kendi aralarında da Fransızca kullanmaya başlamışlar, bir sonraki aşamada ise Fransızcayı Hariciyenin resmi dili kabul etmişlerdir.
Tanzimat nesli dediğimiz aydınlar zümresi dil meselesi üzerine dikkatle eğilmek ihtiyacını duydukları zaman Türkçenin içinde bulunduğu durum şu idi: Yazı dili ile konuşma dili arasında, hem kelime hazinesi, hem de ifade şekli bakımından derin bir uçurum vardı: Konuşma dili temiz bir Türkçe, yazı dili ise yabancı unsurlarla dolu, zevksiz ve anlaşılmaz bir Osmanlıca idi. Okullarda Türkçe dersleri okutulmayıp, bunun yerine çocuklara Arapça ve Farsça ile bu dillerin dilbilgisi kuralları öğretilmekteydi.
Tanzimat devri aydınlarının başlattıkları dil hareketi var olan kötü şartları ortadan kaldırmak gayesini taşımaktadır. Onların giriştikleri bu hamle 1932 yılına gelinceye kadar, sadeleşme alanında hayli ilerleme kaydetmiştir.
Cumhuriyet Dönemi ve Atatürk’ün Türkçe Üzerine Çalışmaları
Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında basın dilinde yabancı sözcük oranı %70 Dolayındadır ki bu oranın büyük bir kısmını da Arapça ve Farsça sözcükler oluşturmaktaydı. Atatürk’ün önderliğinde girişilen Yazı Devrimi (1928) ile Dil Devrimi (1932), yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaşlaşma, uygarlaşma yolunda girişip başardığı en önemli atılımlardır.
Yazı ve Dil Devrimleri, dilimize kazandırılan sözcüklerin (terim sözlüklerindeki öneriler de hesaba katılırsa) 50.000 dolayında olduğu rahatlıkla söylenebilmektedir. Dil Devrimi, yabancı dillerin boyunduruğuna karşı bir özsavunmadır. Bugün Türkçede 20 bin dolayında yabancı sözcük vardır; bunun 7-8 bin kadarını Arapça ve Farsça sözcükler oluşturmaktadır. Öbürleri Almanca, Bulgarca, Çince, Ermenice, Fransızca, İbranca, İngilizce, (Amerikan İngilizcesi), İspanyolca, İtalyanca, Japonca, Latince, Macarca, Moğolca, Portekizce, Rusça, Rumca, Rumence, Slavca, Yunancadan ödünç alınmıştır.
Atatürk, Harf Devriminden sonra dil konusunu da ele almıştır. 1 Eylül 1929’da okullardan Arapça ve Farsça dersleri kaldırılmıştır. Bu, dilimizin yabancı sözcüklerden arınmasında önemli bir adım olmuştur. Ayrıca yabancı sözcükler için Türkçe karşılıklar bulma çalışmalarını başlatmıştır. Yapılacak çalışmalar şöyle belirlenmiştir:
- Osmanlıca sözcüklere Türkçe karşılıklar bulmak.
- Eski belgelerden Türkçe sözcükleri tarayıp yeniden kullanım alanına çıkarmak.
- Anadolu halkının kullandığı Türkçe sözcükleri derlemek, kullanım alanına sürüp yaymak.
- Türkçenin tarihini araştırmak, kökenine yönelmek.
- Türkçenin yapısını, sözcük köklerini, eklerini incelemek, buna göre yeni Türkçe sözcükler türetmek, özellikle bilim dallarındaki ihtiyacı karşılamak üzere terim yaratma yollarına gitmek.
Günümüzdeki Durum
XX. yüz yılda bilim ve teknikteki hızlı gelişme sonunda yeni buluşlar, batıdaki adlarıyla birlikte alınmaya devam etmiştir. Yabancı dil eğitimi yaygınlaşmış, ilk, orta ve yüksek öğretimde yabancı dille eğitim yapan kurumların sayısı artmıştır. İlim terimlerinde batı dilleri ağırlık kazanmış, hatta kaynak dil olarak Arapça ve Farsça yerine Yunanca ve Latincenin benimsenmesi savunulmuştur. Bu dönemde dilimize giren yabancı kelimelerde Fransızca olanlar çoğunluktadır.
Ancak 1950’lerden sonra artan Amerikan etkisi dolayısıyla İngilizce kelimelerin girişi de hızlanmıştır. 1980’lerden sonra bu etki daha da belirginleşmiş, İngilizce eğitim, radyo ve televizyon yayınları artmış, iş yerlerine yabancı adlar verilmesi yaygınlaşmıştır
Tanzimat’tan beri de batı dillerinin, ağırlıklı olarak da önce Fransızcanın sonra da İngilizcenin etkisi altına girmiştir. Diğer batı dilleriyle olan etkileşim ise olağan etkileşim sınırlarını geçmemiştir. Batı dillerinden gelen etkileşim, tıpkı İslami dönemdeki gibi, kelime düzeyini aşmış, ek alma ve söz dizinini etkileme düzeyine ulaşmıştır. Batı dillerinden, önce isimler ve sıfatlar alınmış, sonra sıra zarflara, ünlemlere gelmiştir.
Örneğin, ortaklıkları gösteren yazışmalarda ve özellikle evlenme ve nikâh davetiyelerinde, yazı dilindeki kullanılışıyla çok sık görmeye başladığımız İngilizce & “and” bunun habercisi olarak görülmektedir. Türkçe görülmekle birlikte, son yıllarda dilimize yerleşen “artı”nın İngilizce “plus”ın çevirisi olduğunu da biliyoruz. Batı dillerinden alınan ekler ise şimdilik, +masyon, +kolik ve +matik’le sınırldır.
Güncel sorunlarımızın en önemlilerinden biri de yabancı (batı) kökenli sözcüklerin (talk show, mega, medyatik, hit, konsensüs, konteks, konsept, reyting ve daha yüzlercesi) dilimizde giderek artma eğilimi göstermesidir. “Bilim ve teknoloji üretemeyen bir ülkenin bunları dışardan almak zorunda kalması durumunda, bunun dilde de yansıması olacağı” gerçeği her ne kadar doğruysa da, bunun birtakım önlemler alınmasını gerektirmeyeceği de söylenemez.
1862’lerde yazı dilimizdeki 100 sözcüğün 33’ü Türkçe, 67’sini yabancı sözcükler teşkil etmekteydi. 70 yıl sonra yani Türk Dil Kurumunun kurulduğu 1932’de yazı dilimizdeki Türkçe sözcük oranı %43’e ulaşmıştır. Dil devriminden kırk altı yıl sonra 1978’de %85’i bulmuştur. Şimdi ise bu oran yine geriye doğru hızla gitmektedir.
Bir dilin zenginliği, o dilin kendine özgü kelimelerinin çokluğu ile ölçülmelidir. 1998 yılında, Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlük’ü üzerine yapılan bir araştırmanın sonuçları bize göstermektedir ki:
Sözlükteki söz varlığı : 98.107
Sözlükteki Türkçe söz sayısı : 45.888
Sözlükteki yabancı söz sayısı : 14.264
Türkçeye Batı Kaynaklı Dillerden Giren Sözcükler
Batı uygarlığı ile girdiğimiz temaslar neticesinde pek çok sözcük dilimizde kendine bir yer bulabilmiştir. Dilimize Giren Yabancı Kelimeler ve Sözcükler
Türkçeye İtalyancadan giren sözcükler
abluka acente alabora antika avanta Avrupa badana balo banka barbunya berber bilet bomba borsa cıvata ciro conta çaçaron çıma çikolata çimento dalavere dalyan damacana depozito düet dümen entrika familya fatura fava filika fiyonk forsa fulya gardiyan gazete gondol ıstampa imparator iskele kadavra kamara kampanya karamela karantina karyola levent limonata lira lokanta martı mafya mobilya parola paso pastane posta racon reçine safra salam salamura salatalık sardunya sera tiyatro toka torna tulumba vardiya vazo vida vizite volta villa
Türkçeye Fransızcadan giren sözcükler
abajur abone ajanda aktüalite amorti atlet atölye bagaj biblo bisküvi bronşit büro daktilo dejenere dekoratör direkt disiplin editör egzotik ekstra elips empoze etüt fabrikatör feodal final fonksiyon ganyan garnitür garson geometrik gofret grafik hektar hangar hemofil hepatit hipnotize hoparlör imaj idealist iyon izole jaguar jelatin jimnastik jüri kabare kabine kafein kaktüs kaşmir kilo klarnet klinik kolej kongre kravat krema labirent laboratuar laik lise lokal maket makinist makyaj mayonez maske melodi meridyen mesaj mikrobiyoloji narkotik net nilüfer noter numara obje ofis omlet optik otel paket palmiye peron piknik piyes portre proje rapsodi rejim rektör risk roman ruj salon sansür sekreter seminer sifon sinema sivil sürpriz şezlong şifre şofben tabldot taşeron termal traktör tül vagon valiz virüs volt voltmetre
Türkçeye Yunancadan giren sözcükler
aforoz afyon alfabe anahtar anormal aristokrasi barbar barut bezelye biyopsi bodrum cımbız çerez çinakop defne delta demokrat efe embriyo fanus fasulye fesleğenfırın fidan fiske fol halat harita Hıristiyan hipodrom hora hülya kadırga kangal kestane kilise kukla kundura lahana levrek limon lüfer mancınık manyak marul maydanoz metre okaliptüs organik otomatik ozon paçavra palamut panayır papatya papaz paskalya
Türkçeye Latinceden giren sözcükler
ağustos akvaryum arena balina biber boğa dekar doçent doktrin enginar
fakülte fok gladyatör iskele kalsiyum kandil kanser lavabo lüks mart mayıs mimoza pagan pedal pestil petrol serum site stadyum tabela terminal tuğla vajina vana vapur virgül vitamin vize volkan
Türkçeye İngilizceden giren sözcükler
aerobik AİDS aysberg bar basketbol biftek blucin buldok caz center cips faul film full-time feribot Fiber glas fikstür finiş flaş flört folklor forvet half-time hobi hokey hostes hurra humor hipermarket hotel kamera ketçap klip klozet koç kompüter kola klüp karavan kek maç magazin mayın mors ofsayt okey otostop radar ralli rafting rekortmen reyting roket rodeo ring rekor ruf sandviç selfservis set silikon sinemaskop skorboard slayt soket skeç spor tanker tank tişört tenis tayt teflon test teyp talk şov
Türkçeye Doğu Kaynaklı Dillerden Giren Sözcükler
Türkçeye Arapçadan giren sözcükler
Dilimize Giren Yabancı Kelimeler ve Sözcükler
aba acaba acemi aciz adalet adet asabi asgari aşikar aynı baharat bakla bekar beyanat billur bornoz cetvel ceviz ceza ciddi cinayet cumhur cüzdan cumartesi çeyiz devlet dikkat din diyanet dua dünyevi ebedi ecel eczahane eda edebiyat ehliyet esasen esef eşkıya fahişe falaka farazi feda fen ferah fersah fettan fıkra fıstık fidye fitre garip garipsemek gazel gazi gidişat gulyabani haç haber hafız hafiye halk hakim haraç harbiye harem kahverengi karargah kibar kitap kuvvet lahmacun lehçe lütfen madde mahrem medeniyet meşgul millet mizaç muhasebe naaş nadir nefer nikah nöbet okka ömür
Türkçeye Farsçadan giren sözcükler
Dilimize Giren Yabancı Kelimeler ve Sözcükler
abdest aferin ahenk armut arzu aşikar baharat bayraktar bedava beddua berbat bertaraf cambaz canan canavar cefakar cihan cimri çabuk çamaşır çarşamba çare çenebaz çember çengel çeşme dadı damat derbeder derviş dil divane dost düşman efsane ejderha erişte hercai hırdavat hoşbeş ibrişim ilkbahar işkembe işkence kahraman karpuz keman kiremit köfte meyve mumya nadide naz nargile nevruz nişan numune ordugah oyunbaz oruç pazartesi pehlivan pembe pencere pervane perşembe şaheser şeftali şehzade şehir şeker tarçın tarhana teneşir terzi tezgahtar turfanda yaban yadigar yasemin yegane zedelenmek zehir zemberek zerdali zımpara
Basılı Yayın, İnternet ve Televizyon Etkisi
Haberleşme araçlarına her gün bir yenisi eklenmektedir: Kullanımının
yaygınlaşması sonunda, daha çok da son on yıl içinde kendini hissettiren diğer bir yabancılaşma kaynağı, artık günümüzde hemen hemen bütün iletişim araçlarını saf dışı bırakacak gibi görünen bilgisayardır. Cep telefonlarıyla bilgisayar ağlarına ulaşılmaya başlanması bu iletişimi daha da yaygın hale getirmiştir. Bilgisayarlardaki donanım ve yazılım adlarının hemen hemen hepsi İngilizce olduğu gibi, kullanılan programlama dilleri ve hazır programlar da çoğu zaman bu dildedir. El kitaplarını ve programlara ait yardım dosyalarını anlayabilmek için de yabancı dil (veya en azından terim) bilgisi gerekmektedir. Bu sebeple bilgisayar kullanıcıları kendi aralarında çok sayıda yabancı kelime taşıyan bir dille konuşurlar.
Artık günün her saatinde karşılarındakilerle chat yapmakta, değişik ortamlarda “surf” yaparak “WEB sitelerini” ziyaret etmekte, buradan “file”lar “download” etmekte, “homepage”leri okumakta ve mesaj bırakmaktadırlar.
Artık kaç yıllık sanatçılar “The best of… ” albümleri çıkarmakta, TRT sunucuları “cumulative” puan artışından bahsetmektedirler.
Bu özentiye kapılanlardan bir kısmı ise bilgisizlikten, “yan profilden”, ”full dolu”, “otomatikman olarak” veya “bütün full konsantresini vermek” gibi gülünç laflar sarf etmektedirler.
Çoğu Türkçe karşılığı bulunan bu sözcüklerin özellikle TV ekranlarından gözümüzün içine baka baka yinelenmesi kitle iletişim araçları yoluyla anlam-düşünce düzleminde bulanıklık, belirsizlik, yabancılaşma yaratmaktadır: alternatif, animasyon, doping, check up, data, döviz, fax, fast food, fotokopi, fütüroloji, holding, medya, mega, rating, repo, self-servis, site, stres, süper, hiper, show vb.
Ülkemizde ve dünyada olup bitenler; Marie Clair, Vizyon, Klips, Aktüel gibi dergilerden moda, sanat, sosyete dünyaları izlenmektedir. “İn” olan çekici, “out”lar iticidir… Atalarımızın suyuna ekmek bandığı patates aşı, karnı çağdaş “menü”yle doyuran “kumpir”e yenilmekte, tatlı tuzlu yiyecekler “burger”laşmakta, lahmacun “Urfa Villa”larda “pizza”laşmakta, “dürümland”lerden evlere “jet servis” yapılmaktadır. Devlet büyüklerimiz de artık “Yorum yok” dememekte, haberci ordusunu, “No comment!”la durdurmaktadır.
Sonuç
Dil kirliliği; hava, su, çevre kirliliğine hatta ve hatta ahlak kirliliğine benzemez. Dil kirlendi mi düşünce de kirlenmektedir. Dil kirliliği toplum kirliliğiyle özdeştir. Dil, kültüre ve düşünceye can ve ruh verir. Düşüncenin de kültürün de enerjisi dildir. Dil düşünceye, düşünceler de topluma biçim kazandırırlar. Kültürel zenginliklerini koruyamayan toplumların kimlik bunalımına düştükleri tarihi bir olgudur.
Dilimize Giren Yabancı Kelimeler ve Sözcükler